14 Temmuz 2009 Salı

Gölge Oyunları ve Köşe Kapmaca

Önce biraz başın döner. Aldırmazsın. Çünkü bu kadarı kimseyi öldürmez. Bilirsin bunu. Peki ya sonra miden de bulanmaya başlarsa? O zaman paniklemen için yeterli gelir mi sana? Hayır, hiç sanmam. En fazla kusacağını tahmin edersin. Peki şiddeti artırsak da mı yetmez sana? Bence yeter. "Neden yalnızım şuan!" diye isyana başlarsın. Birine ulaşmak ve yardım dilemeyi çok istersin. Belki biraz yüzün varsa çok geç olmadan cayabilirsin de bu yaptığından.
Bence pişman olup da cayma sakın. İnsanları da arayıp rahatsız etme hiç. Gerek yok.
Madem başladın bir kere devamını getir. Bu aşamaya gelene kadar sen değil miydin hep birşeylerden şikayet edip de sonsuza kadar uyumayı tercih eden!
Hadi devam et. Bir bir yut o önünde yığınla duran minicik hapları. Sen değil miydin ömrün boyunca yutamayacağın kadar büyük şeyleri yutup da sesini bile çıkarmadan bir köşeye sinip kendini ezdiren! Evet çocuğum sendin o. Başedebileceğin şeylerde bile pes edip köşelerin gölgelerinde gizlenen, kendini soyutlayıp da hep izlemeyi tercih eden, hiç değilse bir gün dahi olsun izlenebileceğinin farkında olmayan ve bu yüzden de hayata 1-0 yenik başlayarak kaybetmeye mahkum olan... O sendin.
Ve ben sana şuana kadar hiç kızmadım. En azından bunu başarabilmiştin. Saklanmayı, ezilmeyi, kendini aşağılamayı görev edinerek köşe kapmaca oyununu en iyi oynamayı başardın.
Ve sen hayatında ilk kez bu kadar büyük sonuçlar doğurabilecek bir karar almışken ve bunu uygulamaya başlamışken yarım bırakıp yine pes edersen, işte şimdi sana çok kızarım.
Hayır çocuğum ölmeni istediğimden değil. Ama sen istedin bunu. Hiç aklına gelmedi ki büründüğün o silik rolden sıyrılıp da hayatının ana karakteri olmak. Sen memnunmuşsun demek ki bu yaşına kadar. Şimdi karşıma geçip de titreyerek ağlama. Bana vazgeçtiğini hiç söyleme! Acımam sana ve senin gibilere. Ben senin gibi şımarıklara acıyamam ki. Sen söyleyebilir misin ki bir amaç uğruna savaştığını! Ya da hiç amacın oldu mu ki senin?
Bak gördün mü çok acizmişsin bugüne kadar. Madem o gölgeleri kendine siper ettiğin anlarda bu karara varabildin, tek amacın buydu senin, sakın cayma. İlk kez olsun ve evet son kez olsun ama bir kez olsun başladığın işi bitir ve yut o hapları şimdi.

13 Temmuz 2009 Pazartesi

Alışmadan, Yorulmadan, Kaybetmeden Önce

Her seferinde acımazmış. Can alışırmış yarayı yaralayanlara da, hatta kanatıp tuz basanlara da. Sessizlik çöktü, yine boş kaldım bak! Bulunurmuş dolduracak biri, sevilirmiş ah yine; ama nasıl? Zaman başlar geri saymaya, vakit dolar biri çıkar karşına. Başa dönersin, acıtırlar ama; sen alışmışsındır acımazki can her defasında. Belki sen de onlardan olursun sonunda. Kaybedersin masumluğunu, özlemeyi kesip geçmişi yeni sorunlar yaratıp kendine, boğuşursun sürekli. Bak! Dolu her yanın insanla. Aldırma olanlara, geri sayıyor zaman hızla. Kurtul melankolinden şimdi, çık sokağa ve tekrar başla!

Gizem'li Karnaval

Mumlar toz bağlamış varlığında. Yazamadım ki uzun zamandır. Yakılmadılar ışığının aydınlattığı iç dünyamı loş bir şekilde aydınlatıp; hüzünlü gölgeler yaratmak adına.
Sen güneştin hep, tam tepedeydin hayatımda. Gölgeler aklıma bile gelmezdi ki sana bakınca. Çünkü kör ederdin beni her seferinde. Sana her bakışımda ... Gözümü de kapatsam sen vardın; başka tarafa baksam da! Bu nasıl bir ilüzyon? Ya da nasıl bir güç! Hiç aklım almadı. Hiç ... Alsaydı zaten körleşmeyi neden kabul edeyim ki!
Bu bir oyunmuş aslında. Nasıl renkler cümbüşünde bir düğün varsa; karanlıkta boğulmak da varmış bu oyunda. Sen güneş değilmişsin de ben küçük bir tanrıymışım aslında! Yönetmeyi yeni yeni öğreniyorum; senin yokluğunda. İyi ki gitmişsin buralardan. Bir adada yalnızmışım yıllardır. Kuralların kuralsızlıktan doğduğu bu yerde, kendimi tanrı ilan ettim en sonunda.
Adını kendi koyduğum yerlerde, bu defa kendi düşlerimin en ahengli silüetleri var. Eğer kavramlar bile yıkmışsa kendi tabularını, bil ki adım attın adını benim koyduğum karnavala.
Biliyor musun artık ipler de bende kuklalar da! Ve sen artık sadece benim insiyatifime kalmış bir misafirsin bu topraklarda.